23 Temmuz 2010 Cuma

Schuster'in sistemi ve üvey evlat Ferrari...



 Dün gece  Beşiktaş turu geçmiş , hatta daha ikinci maçı oynamadan bir sonraki rakibi Viktoria Plzen'e hazırlanmaya başlamıştı. Futbolcular da bunun bilincinde Faroe'ye bir turistlik geziye gider gibi bir havada gittiler , yani Vikingur'lu oyuncuların İstanbul'a  gelmesinden tek farkı Beşiktaşlı oyuncuların takım eşofmanları olması ve malzemeleri takım malzemecisinin taşımasıydı.

 Vikingurlu oyuncular İstanbul'a nasıl yenileceklerini bilerek gittiyseler , Beşiktaş'lı oyuncularda galibiyetten emin bir şekilde Faroe'ye uçtular. Maç başlamadan önce Erkan Kaş , Onur , Necip gibi isimleri ilk 11'de göreceğimi umuyordum ancak Schuster hala oyuncularda karar kılmamış olacakki , yine as oyuncular ile maça başladı.Ancak bu ilk 11'de Matteo Ferrari , yada Atv spikeri Fikret Engin'in telaffuzu ile "Matias Ferrari" yine yoktu. Açıkçası gazetelerde çıkan "Schuster Ferrari'yi istemiyor" başlıklı haberlerin Beşiktaş'ın zeki yöneticisi Serdal Adalı'nın oyunları olduğunu düşünüyordum. Ancak dün geceki maç belli ettiki Schuster nedense Ferrari'yi sisteminde düşünmüyor.


Gerekçe olarak Ferrari'nin sistemine uygun olmadığını ve savunma ileride kurulacağı için ağır kalabileceği için Ferrari'yi istemediğini söylüyor. Ancak Schuster aradığı hızlı stoper'in Zapo olmadığını korkarımki çok acı tecrübeler ile anlayacak. Her Beşiktaş taraftarının daha dün gibi hatırladığı o Güiza'nın aşırtma golünü , Beşiktaş bu sene çok sık yaşayabilir. Zapotocny  hem hızlı bir stoper değildir , hemde top kapma ve kademe anlayışı hiç olmayan bir stoperdir. Bir takımın 4-5 yılda ancak yakalayabileceği bir "Göbek uyumu"nu sadece bir yılda Sivok-Ferrari ikilisiyle yakalamış ve bu konuda çok şanslı olan bir takım , o bölgeyi tekrar Zapo'ya emanet ederek yine en başa dönecektir.

Akşamki maçta Schuster'in oynattığı sisteme bakarsak aşağıdaki gibi bir 11 çıkardığını göreceğiz.

Bu kadro ile Delgado'nun  savunma ve hücumu bağlayan yani FM tabiri ile "box-to-box" oyuncu gibi oynamasının akşam ne kadar imkansız olduğuna tanık olduk.  Delgado gibi zaten fizik gücü olmayan ve narin olan bir oyuncuyu o bölgede oynatmak mümkün olmayacaktır. Ancak tabiiki Guti'nin gelmesi ile o bölgeye Schuster hem tam aradığı adamı , hemde çok yakından tanıdığı bir adamı getirmiş olacak.


Quaresma'nın maç içinde sürekli kanat değiştirmesi bir süre sonra rakiplerininde sinirini bozuyor. Özellikle akşamki maçta tam 3-4 kişinin arasından sıyrıldığı anda düşürüldüğü zamanlarda çok kızdı. Çünkü Quaresma topla oynamayı çok seven , kendisine faul yapılmasını kabullenemeyen bir oyuncu. Dün akşamki maçta sanki rakibini pek ciddiye almayan bir havası vardı , en azından İnönü'deki kadar hırslı değildi ama tabiki ilk maçın verdiği heyecanla İnönü'de daha iyi olması olağanüstü bir durum değil.



Beşiktaş'ın sağ kanattaki problemi halen devam etmekte. Ekrem asla Beşiktaş'ta oynayacak hem teknikte , hemde kapasitede bir oyuncu değil. Hilbert'inde Quaresma'nın  ismi altında ezileceğini ve taraftara kötü oyuncu gibi gözükeceğini düşünüyorum. Çünkü bir kanadında Cristiano Ronaldo ile kıyaslanan bir adam olan Quaresma'nın olduğu Beşiktaş'ın diğer kanadı Hilbert olmamalı.

Son olarak Erhan Güven'e bir parafraf açmak istiyorum. Erhan çok hırslı , çok iyi niyetli ve birşeyler yapmak istiyor. Ama ortasaha çizgisini geçtiğinde sanki farklı bir ülkeye geçiş yapmış gibi nereye geldiğini şaşırıyor. Şut çeker gibi orta açıyor ve hemen geriye kaçıyor , hatta Bobo'da bir pozisyonda çok kızdı bu yüzden Erhan'a. Erhan'ın Vikingur gibi amatör bir takım karşısında bile bu kadar korkak ve  basit oynaması bana göre ileride Beşiktaş'ta forma şansı bulamayacağını gösteriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder